İSDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI ENDER AKBAYTOGAN, İSTİF MAKİNELERİ SEKTÖRÜ OLARAK, İHRACAT YAPILAN ÜLKE SAYISINI VE MİKTARINI ARTIRMAYI, PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ OLARAK DA AVRUPA’DA İLK 3’E GİREBİLMEYİ HEDEFLEDİKLERİNİ SÖYLEDİ.
Son teknolojileri ve dünyanın yakından takip ettiği gelişmeleri ürettiği ürünlerde uygulayan İSDER üyeleri, Türk istif makineleri sektörünün rekabetçi piyasada aktif olarak rol almasını sağlıyor. Şu anda 41 üyesiyle faaliyetlerini sürdüren İSDER, Türkiye’de sektörün yüzde 80’ini temsil ediyor. İstif Makinaları Distribütörleri Ve İmalatçıları Derneği (İSDER) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Akbaytogan, istif makineleri sektörüyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Akbaytogan yaptığı açıklamada yerli üretimin geliştirilmesi adına teknolojiler ürettiklerini belirterek, “İSDER olarak üyelerimizle Türkiye’de ihtiyaç duyulan özellikle yedek parça ve aktarma organları geliştirme konusunda da projeler yürütüyoruz. Farklı sektörlere yönelik çözüm sunma kabiliyetine sahip İSDER üyelerimizle ülke ekonomisine de katkı sunmayı amaçlıyoruz” diye konuştu. İstif makineleri sektörü olarak 2018’de üretim değerlerinin 7,9 milyar lira olarak gerçekleştiğini dile getiren Akbaytogan, sektörün mevcut durumu hakkında bilgi verdi.
İHRACAT PAZARLARI
Türkiye’nin 2018’de kurda büyük dalgalanmalar yaşadığını anımsatan Akbaytogan, bu dalgalanmaların ister istemez tüm sektörleri etkilediğini anlattı. Akbaytogan, istif makineleri sektörü olarak bu durumdan iç piyasada etkilendiklerini ama yıllar önce 6 kıtada koydukları ihracat hedefleri ve bu hedeflerin üyeler tarafından gerçekleştirilmesinden dolayı dış piyasalarda etkinliklerini devam ettirdiklerini söyledi. Geçen yıl sektörün ihracatı yükselirken, ithalatında düşüş yaşandığını ve olumlu performans sergilediklerini ifade eden Akbaytogan, şöyle konuştu: “Türkiye’nin forklift ve depo içi ekipman ürün grubunda ana ihracat pazarlarını, Irak, Almanya, Azerbaycan, Özbekistan, Polonya; platform ürün grubunun ana ihracat pazarlarını ABD, Meksika, Almanya, Rusya, İspanya; gezer köprü vinç ürün grubunun ana ihracat pazarlarını Avusturya, Hollanda, Cezayir, Fransa, Kuveyt; mobil vinç ürün grubunun ana ihracat pazarlarını ise Danimarka, Cezayir, İsrail, Kuveyt ve Özbekistan oluşturuyor.”
SEKTÖRÜNDE ÇOK BAŞARILIYIZ”
Ürün gruplarındaki değerlere bakıldığında, forklift ve depo içi ekipman grubu ithalatının geçen yıl 255 milyon dolar seviyelerinde iken 2019’da 118 milyon dolar seviyesine düştüğünü anlatan Akbaytogan, “İhracatı ise 20 milyon dolar civarından 22 milyon dolara kadar yükseldi. Platform ürün grubunun ithalatı ise 2018’de 154 milyon dolar seviyelerinde iken, 2019’da bu rakam 108 milyon dolar olarak gerçekleşti. İhracatı ise 48 milyon dolardan 50 milyon dolara yükseldi. İhracatta önemli payı olan vinç grubunun ise 2018’de ihracatı 95 milyon dolar civarında olurken, 2019’da bu rakam 112 milyon dolara kadar yükseldi. İthalatı ise 82 milyon dolardan, 65 milyon dolar seviyelerine düştü” bilgisini paylaştı. Akbaytogan, vinç sektöründe çok başarılı olduklarını, dünyanın her noktasındaki müşterilerinin taleplerini karşıladıklarını, platform sektöründe faaliyet gösteren üyelerinin güvenliği maksimum seviyeye çıkaran ürünler ürettiğini dile getirerek, forklift sektöründe ise kullanıcı hatalarını minimuma indiren teknolojiler olduğunu kaydetti. Yazılım cihazlarındaki gelişmelere bağlı olarak makinenin konumu, çalışma kayıtlarının tutulması, uzaktan erişim, otomasyon gibi birçok farklı isteğin vinç sektöründe karşılık bulduğunu belirten Akbaytogan, bu uygulamaların makinelerde güvenlik, enerji verimliliği, bakım gibi konularda firmalara büyük kolaylıklar sağladığını vurguladı. Akbaytogan, “İstif makineleri sektörü olarak, ihracat yapılan ülke sayısını ve miktarını artırmayı amaçlıyoruz. Pazar büyüklüğü olarak Avrupa’da ilk 3’e girebilmeyi hedefliyoruz.” dedi.
ENDÜSTRİ 4.0 İLE UYUMU
Çalışma kayıtlarının tutulması sayesinde çalışma saatine göre bakım planlaması, regülasyonlarda belirtilen “Emniyetli çalışma periyodu hesaplaması”, arıza tanımlamaları, arıza geçmişi kayıtları gibi konuların incelenebildiğine işaret eden Akbaytogan, “Tüm bu bilgilerin internet sayfasından ve mobil aplikasyonlar üzerinden görüntülenmesi, arızaların mesaj olarak bildirilmesi, bakım sayaçları yapılması gibi uygulamalar ise hayal olmaktan çıkıyor. Bunun yanında senkron çalışabilen, birbiriyle haberleşebilen vinçler ile endüstri 4.0 ile uyumlu tesislere hizmet verilebiliyor.” değerlendirmesinde bulundu. Akbaytogan, taşıma ekipmanlarının özellikle iç alanda bütünüyle akülü olarak çalışması, enerji tasarrufu ve iş kazalarını en aza indirme konularını ön plana çıkardığına dikkati çekerek, şöyle devam etti: “Özellikle Li-Ion akülerde son 5 yılda Avrupa’da gözlemlenen talep artışı, ülkemizde de kendini göstermektedir. Forkliftlerde kullanılan Li-Ion teknolojisinin uzun ömürlü olması, bakım ihtiyacının olmaması, iş kazası ihtimalini minimize etmesi ve patlayıcı gaz salınımı bulundurmaması, geleceğe dönük umut vaat etmektedir. Li-Ion aküler kapasitesinin yüzde 95’lik kısmının kullanılabilmesi sayesinde yüksek verimlilik sağlamaktadır ve kullanıcı hatalarını minimuma indirirler. İş kazalarının durdurulabilmesi adına uyarı ve taşıma ekipmanına aktif müdahaleyi sağlayan sistemler, intralojistiğin önemli bir parçası haline gelmeye başladı.”
“GÜVENLİK MAKSİMUM SEVİYEYE ÇIKIYOR”
Platformların çalışma sisteminde yer alan ve önemli güvenlik şartlarını da sağlayan bazı mekanik switchler yerine elektronik sensörler kullanılmaya başlandığını dile getiren Akbaytogan, aynı zamanda kontrol ünitelerinin içerisinde yer alan entegre sensörlerle en önemli konu olan güvenliğin maksimum seviyeye çıkartıldığını bildirdi. Gelişmiş kontrol üniteleriyle kullanıcı dostu ve sıfır emisyon ile çevre dostu makinelerin günden güne arttığını ifade eden Akbaytogan, AVM, fabrikalar gibi iç mekanlarda ihtiyacın artması sebebiyle dar alanlardan geçişte kolaylık sağlayan makine tasarımının uygulanan değişikliklerin başında geldiğini belirtti.